Randevu Al
Hemen Ara
Whatsapp

İLETİŞİM FORMU

Mesajınız Gönderilmiştir, Teşekkür Ederiz.
Lütfen Tüm Alanları Eksiksiz Doldurunuz.
İLETİŞİM FORMU

En Sevdiğiniz İçecekler, Dişlerinize Zarar Veriyor!

En Sevdiğiniz İçecekler, Dişlerinize Zarar Veriyor!

En Sevdiğiniz İçecekler, Dişlerinize Zarar Veriyor!

Okan Üniversitesi Diş Hastanesi Restoratif Diş Tedavisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gülşah Yenier, ‘’Günümüzde diş erozyonları ile sık karşılaşılmakta, bu da ele alınması gereken önemli bir konu haline gelmektedir. Hastalar, bu diş sorunlarıyla karşı karşıya geldiklerinde en büyük faktörlerden birinin en sevdikleri gazlı içecek, meyve suyu veya sporcu içeceği olduğunun farkında bile değiller” dedi.

 

Beslenme Alışkanlıkları Diş Yapısını Etkiliyor!

“Dental erozyon, asit kaynaklı oluşan lokalize, kronik, patolojik ve geri dönüşümsüz diş sert doku kaybıdır. Diş çürüklerinden farklı olarak diş plağında bulunan bakteriler tarafından üretilen asit yerine, diş minesinin; genellikle gazlı içecekler, soda (karbonatlı), birçok doğal meyve suyu, enerji ve spor içeceklerinde bulunan asitler ile çözülmesidir” diyen Restoratif Diş Tedavisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gülşah Yenier, “Diş sert dokusu bir kez kaybolduğunda, bu yüzey tabakası doğal olarak geri kazanılamaz. Bu nedenle, diş erozyonu uzun dönemde zararlı olabilen ve dişlerin şeklini ve estetiğini etkileyen, sürekli ve geri dönüşümsüz diş yüzeyi kaybına neden olabilir. Daha agresif durumlarda, örneğin; bulimiada (kusma ile mide asidinin dişleri aşındırdığı psikolojik bir durum) daha hızlı gelişir ve hatta diş ağrısı gözlenebilir. Kompleks bir nedene sahip olan erozyon, yiyecek ve içeceklerin kimyasal özellikleri, bireylerin beslenme alışkanlıkları ve davranışsal özellikleri, tükürük ve dişin yapısı tarafından etkilenmektedir” diye konuştu.

 

İçeceğin Alınma Sıklığı ve Sıcaklığı Da Önemli

“İçeceklerin eroziv potansiyellerini tanımlamak için iki kimyasal özellik kullanılmaktadır. Birincisi, içeceklerin asiditesini gösteren “pH” değerleri (pH ne kadar düşükse o kadar asidiktir), ikincisi ise tükürüğün nötralizasyona karşı direncinin bir ölçüsü olan “tamponlama” kapasitesidir. İçeceğin tamponlama kapasitesi ne kadar fazla olursa, tükürüğün onu nötralize etmesi de o kadar uzun sürer. Karbonatlı gazlı içecekler, bazı bitki çayları, sporcu içecekleri ve yüksek enerjili içeceklerin yanı sıra doğal meyve sularının düşük pH ve yüksek tamponlama kapasitesine sahip olduğu yapılan çalışmalarda bildirilmiştir” şeklinde açıklamalarda bulunan Yenier, diğer faktörler arasında ise içeceğin türü, asit miktarı, içeceğin alınma sıklığı, maruz kalma süresi ve sıcaklığının yer aldığını söyledi.

 

Zararlı İçecekleri Nasıl Tüketmeliyiz?

Asidik içeceklerin tüketilme sıklığının öğünler ile birlikte sınırlandırılarak azaltılmaya çalışılması gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Gülşah Yenier, “İçeceklerin ağızda çalkalanarak ya da bekletilerek yutulması yerine pipet ile içilmesi minimum ağız teması sağladığından sıvının geniş yayılımı önlenmelidir. Ayrıca tükürük akış hızının azaldığı egzersiz sonrasında veya gece yatmadan önce içilmemesine, tüketilmelerinden hemen sonra dişlerin fırçalanmasına dikkat edilmelidir” diyerek tavsiyelerde bulundu.